Depresyon ruhsal rahatsızlıklar arasında en eskiden tanımlananlardan birisidir. M.Ö 400 yıllarında Hipokrat bazı ruhsal rahatsızlıklar için melankoli adını kullanarak bugünkü depresyon benzeri bir tabloyu tanımlamıştır. Depresyon teriminin günümüz psikiyatrisinde çeşitli anlamları vardır. En sık kullanılanları şunlardır:
1. Normal bir duygulanım olarak depresyon: Depresyon her insanda rastlanabilecek normal bir duygu halini anlatır. Günlük dildeki karşılığıyla depresyon, insanın kendisi için önem taşıyan bir şeyini yitirdiği zaman yaşadığı hüzün durumudur. üstelik depresif duygulanım normal insan yaşantısında çok sık ortaya çıkabilir. Hüzün, mutsuzluk, hayal kırıklığı gibi depresyonla bağlantılı durumlar insanların günlük yaşamları içinde sık karşılaştığı durumlardır.
2. Ruhsal bir belirti olarak depresyon: psikiyatride depresyon günlük yaşamın üzgün geçtiği, hüzün ve mutsuzluğun egemen olduğu normal dışı bir duygudurumu anlatmak için kullanılır. Depresyon bu anlamıyla bir belirtidir. Nörolojik ve başka medikal rahatsızlıklara eşlik edebilir. Depresif belirtiler aynı zamanda bireyin çevresel değişikliklere ve yaşam olaylarına uyum sırasında verdiği bir cevap olabilir.
3. Psikiyatrik bir hastalık olarak depresyon: Belli bir grup belirti kalıbıyla giden ve döngüsel bir nitelik gösteren ruhsal rahatsızlıktır.
Major depresif bozukluk nedir?
Major depresyon, en az iki hafta süre boyunca depresif bir ruh hali ya da ilgi kaybının yanı sıra aşağıda sayılan depresyon belirtilerinden en az dördünün bulunmasını gerektirir.
- uykusuzluk ya da aşırı uyku hali
- perhizde değilken önemli derecede kilo kaybı ya da kilo alımı ya da hemen her gün iştahın azalmış ya da artmış olması
- psikomotor ajitasyon (huzursuzluk) ya da retardasyon
- yorgunluk, bitkinlik, enerji kaybı
- değersizlik düşünceleri
- aşırı ya da uygun olmayan suçluluk duyguları
- düşünme ya da düşüncelerini belli bir konu üzerinde yoğunlaştırma yetisinde azalma ya da kararsızlık
- yineleyen ölüm düşünceleri
Depresif hastaların kendilerine bakımları azalmış, bakışları boş, hareketleri yavaş, etraftaki uyaranlara karşı cevapsızlık ve ağırlık görülür. Bazı hastalarda ise tam tersi huzursuzluk ve özellikle sabahları daha kötü olmak üzere hareket ihtiyacı vardır. Depresyonu olan hastalara göre zaman yavaşlar, gelecek anlamsızlaşır, her şey tekrar gibi gelir, dünya daralır, düşüncelere yalnızlık, çaresizlik, umutsuzluk, pişmanlık ve kendini suçlama temaları hakimdir. Normalde her insanda zaman zaman yaşanabilen yas, üzüntü ve hüzünle depresyon birbirine benzemekle beraber birbirinden farklı duygulardır. Yas ve hüzün kayıp karşısında hissedilen uyumsal bir duygu iken depresyonda buna ek olarak kendini yetersiz görme ve/veya suçlama (her şey benim yüzümden oldu, kötü biriyim, işe yaramam), umutsuzluk görülür.
Depresyon geç 20’li yaşlarda başlamakla beraber hemen her yaşta başlayabilir. Belirtiler sıklıkla günler, haftalar içinde ortaya çıkar. İlk belirti rahatsızlıktan önceki birkaç içinde görülebilen kaygı, panik ataklar, fobiler, major depresyon ölçütlerini karşılamayan yoğunlukta depresif belirtiler olabilir. Depresyon şiddetli psikososyal stres faktörünü takiben aniden de başlayabilir.
Depresyonun nedenleri
Birçok insan depresyona sadece kişinin başından geçen olumsuz olayların yol açtığını düşünür. Oysa depresyon tek bir nedene bağlı değildir. Yaşanan olaylar, kişilik yapısı, bunlara eşlik eden veya bazen de depresyona girmeyi kolaylaştıran beyindeki kimyasal değişiklikler bugün için depresyonun nedenleri arasındaki ana noktaları oluşturur. Duygu ve düşüncelerle ilgili olan organımız beyindeki kimyasal dengesizlikler, sıkıntı verici olaylar, alkol, çeşitli ilaçlar gibi durumlarla -genetik faktörlerin de etkisi ile- depresyon tetiklenebilir. Cinsiyet, aile öyküsü, stresli yaşam olayları, hayal kırıklıkları, aile işlev bozuklukları,yetersiz anne-baba bakımı, erken olumsuz yaşantılar, bağımlı ve obsesif özellikler gibi kişilik özellikleri, güvenli olmayan bağlanma stili, kronik psikiyatrik ve bedensel hastalıklar, sosyal destek azlığı, fiziksel ve ruhsal anlamda tükenme, yalnızlık, çocuk doğumu, yaşın ilerlemesi gibi çeşitli risk etmenleri major depresyon öncülüdürler ve hastalığın sonucunu etkilerler. Bütün bu tetikleyiciklerin ortak özelliği kişide bir kayıp duygusu yatratmalarıdır. Bazen olumlu gibi görünen bir yaşam olayı bile bu kayıp duygusunu tetikleyebilir. Örneğin çocuk doğuran bir kadın hemen arkasından depresyona girebilir. Aslında olumlu gibi görünen bu olayın ardında aynı zamanda mevcut hayatın kaybı ve yeni bir hayatın, sorumluluğun başlangıcı söz konusudur.
Depresyon Tedavisi Nasıl Olur?
Major depresyonun süresi değişmekle birlikte tedavi edilmeyen bir depresif dönemin 6 ay veya daha uzun süreceği kabul edilmektedir. Günümüzde depresyon tedavisinde kullanılan yöntemler depresyonda rol alan etkenlerle paraleldir. Biyolojik değişikiklere yönelik olarak ilaç tedavileri ve elektrokonvulsif tedavi kullanılmaktadır. İlaç tedavileri arasında başta antidepresan ilaçlar kullanılmakla beraber ek olarak anksiyolitik, antipsikotik ve duygudurum düzenleyici ilaçlar kullanılmaktadır. Bunların yanında psikoterapi yöntemlerininin de ilaç tedavisine ek kullanıldığı zaman tedavi başarısının arttığı saptanmıştır. Bilişsel davranışçı terapi, kişilerarası ilişkiler terapisi ve şema terapinin bu konuda etkin psikoterapi yöntemleri olduğunu söyleyebiliriz.